29 Şubat 2016 Pazartesi

YAŞLI TEYZE

17 ağustos gecesi adapazarı'nda yaşlı bi teyze, gece saat 2 buçukta ana caddedeki apartmanlardan birinin zillerini çalmaya başlamış. kimse kadına kapıyı açmamış, hatta uyandırdıkları için, camı açan bağırıp çağırmış. üst katlardan bi adam, "gecenin bu saatinde ne istiyosun teyze?" diye sormuş. kadın, "karnım aç oğlum. bi parça ekmek var mı?" deyince adam, "yok, yok. allah allah, gecenin bu saatinde ne bu yahu?" demiş. yatağa döndüğünde karısı, yaşlı kadının aç olduğunu öğrenince, "keşke verseydik" demiş.

teyze zillere basmaya devam etmiş. en üst katta yeni evli bi çift oturuyomuş. kadının ne istediğini öğrenince kapıyı açıp yukarı çağırmışlar. evin hanımı, hemen yiyecek bi'şeyler hazırlamış. kadına eşlik edip beraberce yemişler. yemek bitince kadıncağız, "içimde bi huzursuzluk var. bi an evvel dışarı çıkalım" diye yalvarmaya başlamış. genç çift, sırf kadını kırmamak için sokağa inmiş. daha dışarı adım atar atmaz da her yan sallanmaya başlamış. depremde o kocca apartman yerle bir olmuş.

o binada oturanlardan sadece yeni evliler ve kocasına, "keşke yemek verseydik" diyen kadın ölümden kurtulmuş. onu da 3 gün sonra enkazın altından çıkarmışlar.

27 Şubat 2016 Cumartesi

SATANİST GRUP


Hepimizin debildiği gibi satanistler var.Ben daha 12 yaşinda bir erkek çocuğum.Köyde Dilan ablam (14) ile birlikte gece köpeği tuvalete götürmiştük.Mezarliğin 100-150 metre civarinda bir ev vardi ama çok ürkütücüydü.O ev hakkinda şöyle bir rivayet vardi.
``Güya eskiden o evde bir kadin yaşarmiş.Kimse onunla evlenmek istemezmiş.Aslinda ahima şahima bir güzelliği varmiş.Ama kadin 2 kere evlenmiş 2 kocasinida peş peşe köylüler ölü bulmuşlar.Meğersem kadinin cinleri varmiş.Her gece mezarliğa gidermiş.Bir gün yine mezarliğa gitmiş.Saatde sabah falanmiş.Büyük annem de onu izliyormuş.Gün daha yeni ağarmiş zaten.Kadin gitmiş herhangi bir mezarin başina ve ağlamaya başlamiş.Kendi kendine birşey söylüyormuş.Ve birden (büyük annemin söylediğine göre) başini sert bir hareketler büyük anneme çevirmiş.Gözleri kipkirmiziymiş.Büyük annem çiğlik atmiş.Ve köydeki herkez kapiya dayanmiş.Gece olduğunda büyük annem uyuyamamiş e haliyle.Ertesi sabah büyükannem uyanmiş şöle bi cama bakinmiş.Sonra bir dua okumuş.Kahvaltiyi hazirlamak için mutfağa gitmiş.Tam bir şey hazirlarken kapi kirilacak gibi vurulmuş ``tak-tak-tak`` büyükannem kapiyi açmiş.Komşumuzmuş.Ve ona demiş ki öldü öldü gözümüz aydin.Büyük annem biraz ürkmüş acaba gece gelir beni öldürür mü diye ama sonra oda sevinmiş.`` Dilan ablam köpeği bağladi ve bana dinle dedi.O evden caz müzik sesi geliyordu.Çok korktum hemen büyükanneme anlattik.Dediki geldi o zaman geri.Sabak dilan ablamin da içine kurt düşmüş.Eve gitme kakari aldik.Eve gittiğimizde hemen girişte bir çuval vardi.Bira şişeleri yolunmuş bir sürü saç.Ben ağlamaya başladim Dilan abla ne olur gidelim.Dilan ablada tamam canim bir saniye şu çuvalda ne var dedi ve çuvali açti 5-6 tane kedi hepsinin de başi kesilmiş bir damla kan yoktu.Başladim bir çiğlik atmaya üst kattan çatirtilar geldi.Dilan abla kapa çeneni die bağirdi.Yukaridalarmiş koooş diye bağirdi bayaği bir koşmuştuk.Şu anda pisikolojik tedavi görüyorum.Satanistler hala evin arkasinda kurban veriyorlar.

21 Şubat 2016 Pazar

AĞLAYAN KIZ


O gün şakır şakır yağmur yağıyordu. Teyzemle birlikte kalıyorduk. Teyzem sobayı yakar, sobanın yanında her akşam bana masal anlatırdı. O gün yine aynı şekilde bana masal okuyordu. Birden dışarıda ağlayan bir kız sesi duyduk. İlk başta duymamazlıktan geldik. Ama daha sonra teyzem camdan dışarıya bakınca bir kız kaldırım taşının üstüne oturmuş ağlıyordu. Teyzem çok iyi insandır. Kızı birlikte içeriye aldık. Kızın yüzü saçlarla kaplıydı. Ben ilk başlarda korktum tabi. Teyzem benim kulağıma fısıldayıp, beni sakinleştirdi. Daha sonra teyzemin mis gibi güzel kokulu Ezogelin çorbasını ısıttı hemen. Kıza getirdi. Kız hala ağlıyordu. Dinmiyordu ağlaması. Teyzem kızın saçını açtı. Birde ne görelim.. Kızın gözü alnında. Burnu yok. Ağzıda yanağında idi. Ben evden kaçtım tabi o korku ile. Teyzem içeride kalmıştı. O günden beri  teyzemi göremiyorum. Anneannem ile kalıyorum artık. Teyzem o gün vefat etmişti ve de eve giren çıkan olmamıştı…

ORMANDA GÖRÜLEN CİN




KANLI FALÇATA !



O gün okuldan sonra arkadaşlarla mahallede futbol oynayacağımıza söz vermiştik. Top oynamaya başladık top yakında yıkılacak olan bir eve kaçtı.  O ev kentsel dönüşüme alınmıştı. Arkadaşım Kadir topu almak için eve girdi. Daha sonra bizi de çağırdı. Orada bir kopmuş kedi kafasının yanında kanlı bir falçata bulduk. Daha sonra birden bire alt kattan sesler gelmeye başladı. Merakla  aşağı ve indik gördüklerimize inanamadık. Aşağıda bir kaç insan dişi vardı, hemde azı dişleri.
Neyse sonra hızla oradan uzaklaştık. Herkes şok içinde evlere dağıldık. 1 hafta sonra Kadir hepimizi evine çağırdı. Bize gece o evi gözlerken pencerenin önüne aniden yüzü kanlı bir şey çıkıp onu yaklaşık 5dakika izlediğini anlattı. Artık o her neyse  o eve giren herkesin evine sürpriz ziyaret yapmış. Herkes onu görmüş. Sadece ben kalmıştım.
Biz o hafta sonu memlekete yola çıktık. Ailemden önce arabaya bindim. Telefonu alıp Kadiri arayacaktım ki o yaratığı gördüm. Sonra ailemde gelince yola çıktık. Bir yerde mola verdik. Ormanlık bir yerdi. Onu tekrar gördüm. Bağırsam kimse duymazdı beni. Onun fotoğrafını çekerken flaşı  görüp kaçtı. Kadire olup biteni anlattım, o evde son günlerde kimse olmadığını söyledi. Demek ki benim peşime takılmıştı!!!.
O gün anneannemin evinde yeniden belirdi. Yaklaşık her gün beni izliyor. Mesela ormanda mantar toplarken, çalıların arasında gördüm.
Okulda da Kadir’i gözlemliyordu. O yaz okul bitince Kadir’in evinde kalıyordum. Kadirler’in evi o evin hemen önündeydi. Sabah kalktığımda o falçatayı yanımda gördüm hemde kanı daha yeniydi. Damla akıyordu. Aşağı indiğimizde bir sincabın kafasından kan damlası akıyordu hemde kafası kopmuştu.

BENİMLE YAŞAYAN BİRİ VAR !



Size anlatacagim bu olay, üniversiteye hazirlandigim yillarda basimdan geçen maceralardan sadece bir tanesi. Geceleri çalismak bana daha cazip gelirdi hep. Bu yüzden en erken saat 04:00'te yatardim. Bir gece ablamla ayni odayi paylasmak zorunda kalmistim (ablamin odasina kartonpiyer yapiliyordu). Ablam her zamanki gibi erkenden uyudu. O gece tarih çalisiyordum ve öyle bir kaptirmisim ki yaklasik 4 konu birden bitirmistim. Test kitabi almak için yandaki kitaplarimin oldugu kütüphaneye gittim ve birkaç test aldiktan sonra odaya döndüm. Geldigimde kitaplarin sayfalari karismis, kalemler yere düsmüs ve en korkutucu olani ise test cevaplarini yazdigim kagita neredeyse okunmayacak kadar silik bir yaziyla "Beni hatirladin mi?" yazilmisti. Biran kalakaldim, ablama baktim misil misil uyuyordu. Ablamin yanina yaklastim hafifçe sirkeledim ve olanlari anlattim. Uykuya düskün biri oldugu için gözlerini bile açmadan dinledi ve "Saçmalama yat artik, uykun gelmis senin" dedi ve yatti. Biran hak verdim, dislerimi firçalamak için tuvalete gittim. Iiçime bir korku düsmüstü birkere aceleyle dislerimi firçaladim odaya geri döndüm. Aman Allah'im aglamakli oldum bilgisayarim açikti, daha dogrusu açilmisti ve o yazinin yazildigi kagitin üstünde tatil resimlerimden biri duruyordu. Altinda ise "Simdi bir daha düsün beni hatirladin mi?" yaziyordu. Erkeklik yoktu artik aglamaya basladim ablami kuvvetlice sallayarak uyandirdim ama biryandan da agliyordum. Çünkü o resmin çekildigi yaz, fazla samimi olmadigim ama çok iyi tanidigim bir arkadasim trafik kazasinda ölmüstü. Hiçkira hiçkira agliyordum sinava bagli olarak içimdeki stressde patlak vermeye basladi ve koptum. Aradan 30-35 dk. falan geçmisti annem ve babam gelmis basucumda duruyorlardi. Gözlerime baktilar birer öpücük attiktan sonra isiklari kapatip gittiler. Ablam seslendi "Iyimisin?", evet dedim ve oda yatti ama ne mümkün ki ben uyuyayim. Sabaha kadar asker gibi uyanik olacaktim. Saatler geçti sabah ezanini duyuyordum. En büyük korkudur aslinda benim için sabah ezani. O muhtesem sessizlikte Müezzinden çikan ilk ses yüregimi hoplatir hep. Uyuya kalmisim sonra, o gün ders çalismadim ki bunun yaninda dershaneyede gitmedim zaten. Gece olmustu yine ders çalismiyordum, sadece oturuyordum ve tv seyrediyordum. Uyuya kalmisim, rüyamda Cem'i (ölen arkadasim) görüyordum, bana sitem ediyordu ve neden mektup yazmiyorsun, bana tatil resimlerinden yolla gibi seyler fisildiyordu. Kan ter içinde uyandim. Birseyleri anlamak isitiyordum ama kafayi yemek üzereydim. Sonra bitti, kesildi ama geçici bir süreymis. Su an 27 yasindayim yalniz yasiyorum, sabahlari kalktigimda bazi resimlerimi yerlerde buluyorum. Benimle yasayan biri var. Belkide su an sizler gibi yazdiklarimida okuyor.

19 Şubat 2016 Cuma

BABA, ÜSTÜMÜ ÖRT



Bu olay Bursa’da olmuş. 17 yaşında bir genç kız aniden ölmüş. Aile, perişan olmuş ama n’apsınlar, kızı defnetmişler tabii. Aradan birkaç gün geçmiş. Baba, kızını rüyasında görmüş. Kız sürekli titriyomuş ve, "Çok üşüyorum baba. Yalvarırım üstümü ört!" diyomuş. Adam, sabah kalktığında rüya aklına gelince hüngür hüngür ağlamış. "Gül gibi evladımı kaybettim. Rüyama giricek tabii." diye düşünmüş. Karısının üzülmemesi için de ona hiçbir şey söylememiş. Ama ertesi gece, sonraki gece, daha sonraki gece, hep aynı rüya: "Çok üşüyorum baba. N'olur üstümü ört!" Baba, bir gece yine aynı rüyayı görürken kan ter içinde uyanmış. Dayanamamış. Karısının, "Nereye bey bu saatte?" demesine aldırmadan sokağa fırlayıp soluğu mezarlıkta almış. Kızının mezarına gelince ne görsün? Mezar açık ve bomboş! Adam, ne yaptığını bilmez bir halde mezarlık bekçisinin kulübesine yönelmiş. Allahım, o an gördüğüne yürek dayanmaz. Bekçi, resmen kıza tecavüz ediyomuş! Meğer bu aşşağılık herif her zaman, yeni gömülen ölülere belli bir süre bunu yaparmış.

GECE ORMANDA



Yaşlı bir kadın, hava karardıktan sonra misafir olarak gittiği köyden kendi köyüne gitmek üzere yola cıkmış. Ormanda tanımadığı başka bir kadınla karşılaşmış. Esrarengiz kadın, yaşlı kadına, aç olup olmadığını sormuş. Yaşlı kadın, aç olduğunu soylemis. Bunun üzerine esrarengiz kadın, ormanda bir kutlama olduğunu ve istiyorsa gelebileceğini söylemis. Yaşlı kadın da kabul etmiş ve beraber ormanın içine dogru ilerlemeye baslamışlar. Kutlama yerine geldiklerinde, ortada büyük bir ateş ve bir sürü yemek varmış. Yaşlı kadını baş köşeye oturtmuşlar ve ona yemek ikram etmişler. Kadın, yemeği yemeden önce besmele çekmiş ve sonra etrafına baktığında herkesin yok olduğunu, büyük ateşin yerinde küller oldugunu görmüş.

15 Şubat 2016 Pazartesi

KORKUNÇ SİHİRBAZ



Şu andan 10 yıl önce falan gerçek olduğu söylenen bir hikaye duydum !
Eski zamanlardan birinde bir sihirbaz varmış. Bu adam gösteriye çalıştıktan sonra yatarken tavanda bir surat görüyor. Sonra ertesi gün sahneye çıkarken karşıda aynı yüzü suratı tekrar görüyor. Gösteriyi yaptıktan sonra, kendini kaybetme numarasını yaparken içerideki aynada,  o korkunç yüzü tekrar görür.  O an çok korkup bayılır bir süre sonra artık her yerde yüzü gördüğü için bu duruma alışır. Zamanla şehirdeki herkes o yüzü görmeye başlar.  Artık bütün şehir her baktığı yerde o yüzü görür olur. Şehir halkı  çıldırmaya başlar, artık her taraftan yardım çığlıkları duyulur, Polisten yardım isterler, ancak fayda yoktur. Poliste aynı durumdadır. Başka şehirlerdeki polisten yardım isterler. Ancak başka şehirdeki polisler ve yardım etmeye gelenler. gördüklerine inanamazlar. Şehirde bir sinek vızıltısı bile yoktur. Evlerde, sokaklarda kimse yoktur. Bu duruma çözüm bulamazlar, resmen şehir halkı yok olmuştur.  O günden sonra bir haber alınır; başka şehirden, sihirbazı izlemeye gelen birisi yani ısrarla siharbazı gördüğünü idida eden kişinin kendini asarak intihar ettiği öğrenilir.

MEZARLIKTAKİ GELİN




Bir akraba düüününden dönen Kemal ve arkadaşı Recep, 20 Kasım akşamı, yaklaşık 00.30 sularında, şehir mezarlığından otomobille geçiyorlardı. Her iki tarafı mezarlık olan, dar bir yoldu geçtikleri. Aniden soldaki duvarın üstünden, arabanın önüne beyaz bir şey atladı. İki arkadaş, bunun beyaz bir köpek olabilecegini düşündü. Ancak normal şartlarda ona çarpmaları gerektiği halde, her ikisi de çarpma sesi duymamış ve çok şaşırmşlardı. Arabayı durdurup arkalarına baktılar ama hiçbir şey görmediler. Her ikisi de, garip bir şeyler olduğunu fark etmişlerdi. Mezarlıktan çıkmalarına çok az kalmıştı ki, aracı kullanan Recep, bir çığlık attı. Dikiz aynasından bakıyordu. Bunun üzerine arkaya dönüp bakan Kemal, arka koltukta oturan gelinlik giymis bir kadın gördü. Kadın, sessizce iki arkadaşı izlemekteydi. Büyük bir korkuya ve telaşa kapılan arkadaşlar, mezarlıktan nasıl çıktıklarını ve arabadan nasıl indiklerini hala hatırlamıyorlar. Ön cama yapışmış bir şekilde arabayı durdurdular; fakat kadın artık orada değildi. Bunun üzerine olayı araştırmaya başlayan Kemal, aynı gün ölen bir kadın olduğunu öğrendi. Kadın, yakın bir köyde yapılan düğününden dönerken, trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Ve öldüğünde üzerinde gelinliği vardı. Ölen kadının yakınlarını ziyaret eden Kemal, kadının aynı kadın olup olmadığını öğrenmek istedi. Gittiği evde kendisine bir fotoğrafı gösterildi. Fotoğraftaki kadın, o gece otomobilin arka koltuğunda gördügü kadındı. Ölen kadının yakınları da olaya şaşırdılar. Bir daha o mezarlıktan geçemeyen Kemal ve arkadaşi, olayı bir süre daha irdelemelerine rağmen, o gün ölen kadının neden onlara gözüktüğünü öğrenemediler.

EVDE TEK BAŞINA..

EVDE TEK BAŞINA..

Bu hikayeyi bana kuzenim anlattı. Geçen yaz, başından geçmis ve benim haricimde kimseye anlatamamıs, inanmazlar diye… 
Halamlar, yani kuzenimin ailesi Ankara’da, Ayrancı’da 6 katlı bir apartmanın en üst katındaki dairede yaşıyor. Yaz tatili için ailesi Bodrum’a gitmiş ve kuzenim de final sınavlarından sonra onlara katılacakmış. Evde yalnız kalmaktan korktugu için en yakın kız arkadaşını beraber kalmak için eve davet etmiş; ama arkadaşının ailesi buna karşı çıkmış, 2 kız tek başlarına bir evde kalamazlar diye. O da mecburen katlanmış evde kalmaya ve de sınavlarına çalışmaya. 
Evdeki 2. yalnız gecesiymiş. Erkenden yatağına yatmış ve odasındaki televizyonu da açık bırakmış. Reha Muhtar’ın sesi kulaklarında 
çınlayarak uykuya dalmış. Bir ara bedeni hafifçe sarsılarak uyanmış ve hemen ardından gecenin sessizliği yırtan uğursuz ezan sesi ile irkilmiş. Gözleri hala kapalıymış. Ezanı okuyanın sürekli olarak “Cin, cin el-Allah” dediğini farketmiş ve odasında ufak bir ses duymuş, imamın bağırışına karışan… Televizyonun sesidir diye aldırış etmemiş ve tekrar uyumaya çalışmış. Ses tekrarlanınca ve bu sefer ona biraz daha tanıdık bir ses olarak gelince, annesinin sesi sanmış. Evde kendisinden başka kimse olmadığını hatırladığı anda gözlerini açmış ve de kapkaranlık odaya 
korku ile bakmış. Sese bir kez daha kulak vermis ve duydugu sey, ufak bir kiz çocuğununkini andıran ve arada bir yaşlı bir kadının sesine dönüşen, kesik ve kısık fısıltılarmış. O an, sırtından soğuk terler dökülmüş ve odasında başka bir varlığı hissetmesinin ona verdigi ürperti ile tüyleri diken diken olmuş. Yerinden kalkmaya çalışmışsa da, kıpırdayamamış. Çığlık atmış ama kendi sesini duyamamış. Sadece odasındaki o fısıltılar ve mırıldanmalar daha da güçlenerek, yüzüne dogru yavaş yavaş yaklaşmış. Artık kalbini saran dehşete ve kendisini felç eden, şimdiye kadar hiç hissetmedigi kadar güçlü olan bu korkuya dayanamayacağını düşündüğü anda, çalan kapı zili ile kendine gelmiş. Onun çıglıklarını duyan komşularının geldiğini düşünerek rahatlamış. Hemen yataktan fırlayarak, kapalı olan televizyonunun önünden geçip odanın ortasında bir ara durmuş ve karanlığa bakakalmış. Olanlara inanamıyormuş ve de sadece çok kötü bir kabus gördüğünü düşünerek, rahatlamıs. Birden, apartmanın içinde koşuşturma sesleri duymus. Bu sesler, kafese tıkılmış bir hayvanın ordan kurtulmak için delice koşarken çıkardığı toynak seslerini andırmış ona. Bu sesler, yavaş yavaş azalmış ve sonunda etraf, huzur dolu bir sessizliğe bürünmüş. Tam odasına geri dönecekken, sokak kapısından gelen şiddetli ve inatçı tekme sesleri ile istemeden de olsa kapıya yönelmiş. Kapı deliğinden bakmış önce, ama apartmanın içi zifiri karanlıkmış. Işığa basmış ama kapı önünde kimsecikler yokmuş. Komşular gitti heralde diye düsünmüs ve de kapıyı yavasça açmış… Ve gördüğü sey, hemen önünde duran ve ona kızgın gözler ile bakan kıllı bir keçi olmuş. Neye uğradığını şaşırarak korkuyla yerinden zıplamış ve de başından aşağı kaynar sular dökülerek, o an bilincini kaybederek bayılmış. Uyandığında ise yatağındaymış. Odasındaki garip kokuya aldırmayarak, mutfağa gidip, kendine bir kahve yapmak için doğrulmuş yatağından. Yatak altındaki terliklerini ararken, kendi kendine gülmüş boşu bosuna korktuğu için… Terliklerini bulmuş, onları giymek için ayağa kalktığı anda ise, kulaklarını tırmalayan “ONLARI GİYMEEEEEEEEEEEE!!!!!!!!!” diye bağıran bir cırtlak ses, onu tekrar bilinçsiz bir uykuya daldırmış, gerisini hatırlamıyor….

ÇOBAN



Büyükbabam köyde oturduğu için, köyde her zaman olan şey ahır veya ağıldır. Bunları da otlatmak için bir çobana ihtiyaç vardır. Birgün, büyükbabam bir çoban almış yanına. Çoban da kamburmuş. "Sen, bu işi yapamazsın." "Yaparım." der demez büyükbabam bunu yanına almış. Büyükbabam, bunu işe aldığının 7. gününde, bu çoban rüyasında aynen şimdi anlatacaklarını görmüş.. 7 tane cin, bizim evin tam ortasında "Çarşambadır çarşamba... Çarşambadır çarşamba..." diye kendi kendilerine oynuyorlarmış.Bizim çoban da, onlarla beraber oyuna katılıp "Çarşambadır çarşamba." diye oynamış. Cinlerin arasından birisi, demiş ki: "Bu, bizim sözümüzü dinliyor. Buna bir iyilik yapalım." demiş. Diğer cinler de "Tamam." der demez cinlerden biri, bu çobanın kamburunu düzeltmiş. Düzeltir düzeltmez, çoban uykudan kan-ter içerinde kalkıyor ve bir de bakıyor ki kamburu yok. Çok seviniyor tabii garibanım... Kamburu yok oldu ya, bunu anlatıyor işte büyükbabama. Ertesi gece, bu çoban tekrar yatağına yatıyor. Aynı rüyayı tekrar görüyor. Fakat bu sefer cinler, o günün perşembe olmasına rağmen yine,"Çarşambadır çarşamba... Çarşambadır çarşamba..." oynuyorlarmış. Çoban, yine girmiş aralarına ve aynen şöyle demiş: "Tamam, dün çarşambaydı ama bugün perşembe. Hadi, perşembe diye oynayalım." Cinler, hiç oralı bile olmadan, "Çarşambadır çarşamba... Çarşambadır çarşamba..." diye oynamaya devam etmişler. Çoban iyice ısrar edince böyle yapalım diye, cinlerden biri aniden adamın yanına gelmiş ve,"Demek sen bizim dediğimizi demezsin ha! Al sana bir mahluk!" deyip tekrar eski haline, yani kambur haline getirmiş. Tabii sabah kalktığında da aynı eski haline dönmüş. 

ÜÇ HARFLİ




Bazı insanlar vardır, cinlerin varlığına inanmazlar. İnanmadıkları gibi bir de dalga geçerler. Ben de bunlardan biriydim, ta ki bu olay başıma gelene kadar. Ramazan ayındaydık ve ben bir cemaat evinde kalıyordum. Bu evde sesli bir şekilde müzik dinlemek yasak olduğu için kulaklıkla müzik dinliyordum. Evimizde son zamanlarda hep cinlerden bahsediyorduk. Ablamız onlardan bahsetmememizi söylemesine rağmen, onu dinlemeyip ''Kuran okunan yere gelemezler.'' diyorduk. Üstelik dalga geçip arkadaşlarla birbirimizi korkutuyorduk. Bir gece bütün arkadaşlar odalarına çekilmişlerdi. Ben ise kulağımda kulaklık, arkadaşımla birlikte oturma odasında oturuyorduk. Bir ara arkadaşım, telefonla konuşmak için odasına geçti. Ben, odada tek kalmıştım. Yüzüm balkona doğru bakıyordu. Bir ara balkon kapısının önündeki perdenin oynadığını gördüm. Kapıya doğru baktım, balkon kapısı kapalıydı.Sonra gözlerimi kapatıp müzik dinlemeye devam ettim.O sırada balkon kapısı açılmıştı ve perde havalanıyordu. Arkadasımın balkona çıktığını düşündüm ve arkadaşıma seslendim. Ses gelmemişti. Ayağa kalktığımda balkon penceresinden siyah birşeyin bana baktığını gördüm. Korkunç birşeydi. Pencereden bana bakıyor ve perdeyi aralıyordu. Sanki içeri girmeye çalışıyordu. Benim çığlıklarıma arkadaşım kosarak geldi ve ben donakalmıştım. Konuşamıyor, dua edemiyordum. O siyah varlığı gördüğümde besmele çekmeye çalıştım fakat olmadı. Hiçbirşey söyleyemiyordum. Bütün arkadaşlarım başıma toplanmışlardı. Kuran okudular ve ben kendime geldiğimde herkes halüsilasyon gördüğümü zannediyordu. Ta ki balkonun kapısını onlar da açık görene kadar. Sizlere tavsiyem, varlıklarına inanın ve yanınıza yaklaşamayacaklarını düşünmeyin. onlar her an yanınızda olabilirler. 

14 Şubat 2016 Pazar

MAĞARADAKİ CİN !




Geçtiğimiz günlerde Web sitelerinde dolaşan bir Cin resmiyle karşılaşanlar şaşkınlığa düştüler. Bu bir şaka mıydı yoksa gerçek miydi? Cin resmini yayınlayan dergiye göre olay şöyle gelişti: Birleşik Arap Emirlikleri'nde tatil yapan bir grup Suriyeli genç, kamp kurdukları bir dağın eteğinde duydukları ürkütücü bir ses üzerine gittikleri mağarada Cin olduğunu sandıklan esrarengiz bir varlıkla karşılaştılar. Gençler, mağaranın kapısında rastladıkları yaşlı adamın. "Bu ses, şeytani bir cinin sesidir ve o, bu mağarada yaşıyor, mağaraya girmeyin!" uyarısını dinlemeyerek mağaraya giriyorlar. Mağarada dolaşan meraklı gençlerden biri. önünü görmek için fotoğraf makinesinin flaşına basmasıyla birlikte yere yığılıyor. Korku ve panik içerisinde dışarıya fırlayan arkadaşları polise haber veriyorlar. Mağaraya giden polis, gencin cesediyle karşılaşıyor. Daha sonra gencin ölüm nedeni 'kalb durması" olarak kayıtlara geçiyor. Ancak, gencin makinesinden çıkan filmde ilginç bir görüntü bulunuyor. Fotoğraf, web sitelerinde dolaşıma açılan "Cin"di. Pakistan'da okuyan bir grup Türk öğrenci, olayı yaşayan öğrencilerle karşılaştıklarını, öğrencilerin olayı doğruladıktarını, Amerika ve Avrupa'da laboratuvarlarda incelenen fotoğrafın montaj ya da başka bir teknik hileyle gerçekleştirildiğinin kanıtlanmadığını anlattıklarını aktardılar. Dört yıl önce bir mağarada bir can feda edilerek çekilen bu esrarengiz fotoğraf, cinlerin varlığı ve resmedilebilir varlıklar olup olmadığı konusunu yeniden tartışmaya açtı. 

CİN KILIĞINA GİRMİŞ BİR KEÇİ GÖRDÜNÜZ MÜ ?



Olay, bir köyde geçiyor. Köylünün biri, sabaha doğru bir işini halletmek üzere at arabasıyla komşu köye gidiyor. İşini halledip köye dönerken yolda meleyen bir keçiye rastlıyor. 'Herhalde köydeki birine aittir, kaçmıştır' diyerek arabasının arkasına alıyor. Bu arada enteresan bir gelişme oluyor. At, bir türlü gitmiyor. Dehliyor, kırbaçlıyor, ama at bir adım dahi atmıyor. Aklına birden keçi geliyor adamın. Arkasına döndüğünde keçinin kıpkırmızı ve ışıldayan gözleriyle karşılaşıyor. Hemen dua okuyor, can havliyle keçiye bir tekme atarak yere düşürüyor. Keçi düştükten sonra at zembereğinden boşalmış yay gibi yerinden fırlıyor. Adam kendini eve zor atıyor. Ertesi gün köylüler olayın olduğu yere gidiyorlar. Tekerlek izleri keçinin alındığı yere kadar normalken, arabaya alındığı yerde derin tekerlek izleri olduğunu görüyorlar ve sonra yine normal tekerlek izleri... Adam, o gün bugündür, yanına kimseyi almadan köy dışına çıkmıyor. 

BATAKLIKTA UYANAN GENÇ !


1985-1986 yıllarıydı. Pazarcılık yapan bir arkadaşımın başından enteresan bir olay geçmiş. Arkadaşım, bir akşam üstü evinde otururken kapı çalınıyor. Bir arkadaşı ağabeyinin askerden gelmek üzere olduğunu ve birlikte karşılamaya gitmek istediğini söylüyor. Arkadaşım da hazırlanarak iniyor ve birlikte yola çıkıyorlar. O zaman yan tarafı bataklık olan bir yol vardı. Yolda ağabeyinden bahsediyorlar. Adam, "Burası daha kestirme..." diye onu bir başka yola çekiyor. Tam o sırada akşam ezanı okunmaya başlayınca adam kayboluyor. Arkadaşım uyanıyor, kendini dizlerine kadar bataklığın icinde buluyor, çok korkuyor. Doktorlara, cinci hocalara gitti. Üç-dört ay kadar tedavi gördü.